7 Ekim 2015 Çarşamba

Türk Lirasının dolar karşısında vazgeçilmez kaderi : Dolar düşemez.. -1-

Dün twitter'da bazı aklı evvellerin "tek parti iktidarı göründü, dolar ondan düşüyor" minvalinde dehşet yazılarını görünce biz de bunun doğru olmadığını "doların kalıcı olarak düşmeyeceğini" iddia ederek bugün bu konuda bir yazı yazacağımızı söyledik..

Şimdi sözümüzü tutalım ve "dolar neden düşmez" onu anlatmaya çalışalım..

Önce ülkemizde "dövizin tarihi" üzerinde bir gezinti yapalım.. Göreceğiz ki Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana bütün iktidarlar sorunları gerçekten masanın üzerine koymamış hep görmezden gelerek ya dış şoklarla ya da ekonomik ihtiyaçlar gereği devalüasyonlarla yüzleşmiş ve acı reçeteyi hep halkın önüne koymuşlardır.

Cumhuriyetin ilanında Türk Lirası doların üzerinde işlem görmüş ancak savaşın etkileri ve genel zayıflıkla 1926 da 2 liranın üzerine çıkmış, 1929 "büyük kriz"de 2,13 kuruşla zirve yapmıştır.. 1929'dan 1935 e kadar dolar yeniden düşüş göstermiş bunun sebebi durgunluk ve enflasyonun olmamasıdır..1935'te  1,25 kuruşa kadar düşmüştür.. 1945 e kadar bu seviye yaklaşık olarak korunmuş 1,31 kuruşta sabitlenmiştir..

İkinci emperyalist dünya savaşı sonrası genel paylaşımdan Türkiye de hasar görmüş Halk Partisi iktidarı (İsmet Paşa) 1946'da doları neredeyse %100'ün üzerinde artırarak 2,80 liraya devalüe etmiştir.. Savaşı Türkiye çıkarmamış olsa da hatta büyük bir maharetle dışında kalsa da ilk genel seçimlerde fatura CHP'ye kesilmiş 1950 de Demokrat Parti iktidarı ele geçirmiştir..

Yeni kurulan "dünya düzeni"nde Türkiye, tercihini Amerika'dan yana kullanmış kimsenin duyup bilmediği yerlere (Kore'ye) asker göndermiş , Marshall yardımı dahil bir sürü dış yardımı almaya başlayarak dışa bağımlılığı artmış, popülist politikalarla enflasyonla ülkeyi tanıştırmıştır.. Bununla birlikte DP ( Menderes iktidarı) doları tam 12 yıl sabit bırakarak 1958 de "biriktirdiği sorunlar"la yüzleşmek durumunda kalmıştır.. Bu tarihte tastamam %321 lik bir devalüasyonla doları 2,80 liradan 9,00 liraya yükseltmek zorunda kalmıştır.. Bunun sonucu 1960'ta "yeniçeriler" siyaset mektebini kapatarak darbe mekanizmasına başvurmuşlardır..

Bu ferahlamadan sonra iktidarlar bununla da epey bir süre idare etmiş 1970'e kadar bu kurla gelmiştir.. 1970'te tek parti iktidarının keyfini süren AP (Demirel iktidarı) bu tarihte acı reçeteyle karşılaşmış lirayı  %65 oranında devalüe ederek 9,00 liradan 14,85 liraya yükseltmiştir.. Tabii sonuç beklendiği gibi olmuştur.. "Devletin Kurtarıcıları (!) Yeniçeriler" yeniden sahneye çıkmış 12 Mart muhtırasıyla durumdan vazife çıkarmışlardır..

1971'ten sonra dünyada "köşeye sıkışan dünya kapitalist düzeni" arka arkaya "kumdan kaleler"in yıkılmasıyla yüzleşmiştir..İlk olarak Amerika, "tarihin en büyük dolandırıcılık" vak'alarından biri olan Bretton-Woods anlaşmasını çöpe atmıştır..** Amerika ilk önce tüm dünyanın altınlarını "kendi korumasına (!)" almış , elinin ayarı kaçıp doları fazla basınca da elindeki altını teslim etmeye yanaşmamıştır.. Bundan sonra önce altın fiyatları (35 dolardan 850 dolar/onsa) kontrolden çıkmış, peşinden petrol fiyatları kontrol dışı (2,75 dolar dan 80 dolar/varile) kalmıştır.. Türkiye'deki iktidarlar (önce askerlerin güdümündeki kukla hükümetler, peşinden "umut" olarak gelen Ecevit sonra Demirel tüm bu süreci içerideki karışıklıklarla birlikte seyrederek geçirmişler sonunda da "70 cente muhtaç" hale geldiğinde olayın farkına varıp 24 Ocak 1980 tarihinde lirayı tekrar devalüe etmek zorunda kalmışlardır.. Dolar "geleneksel tarım ürünleri dövizlerinde" %100 (35 liradan 70 liraya) diğer dövizlerde %48,6 (47,1 liradan 70 liraya) değer kazanacak şekilde revalüe edilmiştir..Sonuç : tekrar yeniden yeniçeriler tekrar ve yeniden devleti kurtarmaya 12 Eylül'de gelmişlerdir..

1980 den itibaren dünya büyük bir değişime doğru yol almıştır.. Ve tabii Türkiye'de bu değişen dünyada "ona çizilen yolda" adımlar atmıştır.. Anayasa değiştirilmiş, sendikaların olmadığı bir ortam hazırlanmış bu yeni ortamla "serbest piyasa ekonomisi"ne geçilmiş en vahşi kurallar uygulanmaya başlanmıştır.. 24 Ocak devalüasyonuyla dolara hakketmediği bir değer verilmiş, faizlerde gidilen "serbestlik"le %5 lik yıllık faizden vazgeçilmiş bunun sonucunda bankerler türemiş bunlar aylık %10-12 faizlerle paralar toplamış, bu faizlere kanan halk aşırı değerlenen elindeki "yastık altı altınlarını" piyasaya sürmüş bu paraları bankerlere ve bankerler aracılığıyla bankalara akıtmıştır.. Bu dönemde dövize "enflasyon kadar artış" politikası uygulanmış ve döviz üzerinde bir baskı oluşmamıştır.. Tabii bu dönemde ekonomi 12 Eylül'ün sert kuralları, muhalefetin olmayışı kafasına göre politika yürüten ANAP'ı 1989'a kadar sorunsuz taşımış, ama Türkiye de %80 lik enflasyonlara alışmış ve dolar kuru "günlük kur düzeltmeleriyle" 1989'da 2,300  lirayı geçmiştir..9 yıllık devalüasyon %3,285 olmuştur.. (Dolar TL karşısında tam 33 kat değer kazanmıştır)..

Bu yazımızı bugünlük burada kesiyoruz.. Çünkü 1989 sonrası olayın boyutları hem dünya hem de Türkiye açısından farklı gelişmiştir ve daha çok irdelenmesi gerekiyor.. Buraya kadar yazdıklarımız "dolar neden düşemez" fikrimiz için gerekli ipuçlarını vermiştir sanıyoruz..

Devamını yarın kaleme almayı düşünüyoruz..






** Bretton-Woods Anlaşması : Anlaşmaya katılan ve parasını altına dönüştürülebilir yapmayı kabul eden her ülkenin parasının değeri dolara göre saptanmıştır.. Dolar, altın ile dönüştürülebilirliğini koruyan tek ulusan para olarak kalmıştır.. Anlaşma ile 1 ons altın 35 dolar olarak belirlenmiş ve ABD doları bu parite üzerinden talep olduğunda altına çevirmeyi kabul etmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder