30 Eylül 2015 Çarşamba

Yeni dev kriz geliyor .. Neler yaşanacak..

Kriz geliyor.. - Eğer hala gelmediyse - .. Şahsi naçizane düşüncem hala "ayak sesleri" olduğudur.. Gelmemiştir.. Ama artık gelmesi ay/hafta/gün/saat meselesidir..

22 Eylül'de bu blogta yayınladığımız "Mantar ekonomisi, krizler ve ucube çocuk" başlıklı yazımızda şunları söylemişiz..

"2000-2001 krizine kadar baskı altında tutulan dolar 2001'de nasıl 60 kuruştan 1,80 liraya "piyasa tarafından devalüe edildiyse 2013'e kadar maximum 1,80 lirayı dolar son iki yılda 3,06 liraya giderek "idare edenlere" adeta "hadi kardeşim oynadığınız yeter" demiştir..

Sonucu da o yazıda şöyle bağlamıştık :

"Yeni dönemde ucuzlayan lirayla (nerede duracağını bilmiyoruz) ucuzlayan Türkiye şirketleri, bankalar el değiştirecek yeni oyuncular sahneye çıkacaktır.."demişiz..


Hepiniz eşekten düşen hocanın hikayesini gülümseyerek (ve acı çekerek ) hatırlarsınız.. "Hocam, doktor getirelim" diyenlere hoca "siz bana eşekten düşen birini getirin, halimden o anlar" der.. 

İşte o eşekten düşen benim.. Aşağıdaki yazı ve sahneler önümüzdeki dönemde sürüyle yaşanacaktır.. Türkiye 
borsasının %65 i 1994 krizinden sonra (Türkinvest'in yok edilmesiyle) yabancılara geçmiştir.. Türkiye 2000 
krizinden sonra bankalarının %50 sinden fazlasını yabancılara teslim etmiştir.. Bu gelecek (gelen) krizde 
sanayinin kalanını teslim edecektir..

Paylaşacağım yazı 1-7 1994 tarihli benim finanse ettiğim ve sonucunda Meriç Köyatası tarafından 340,000 dolar 
dolandırıldığım maceralarımdan biri olan "NOT Dergisi'nde" Yavuz Semerci kaleminden çıkmıştır.. 


Kelimesine dokunmamaya çalışıyorum , ama bazı bölümleri yanlış o bölümleri "parantez içinde ve italik" olarak 
düzelteceğim.. Bu yazı "çok büyük" "beni kimse yıkamaz"  diyen herkese ders olmalı..


SERMAYE PİYASALARINI SARSAN SON SEKİZ GÜN

İşte nefes Kesen Turkinvest operasyonu

Ülkenin en büyük borsa aracı kurumu Türkinvest, borçlarını Türkiye ‘de ilk kez önerilen bir yöntemle ödemek istediğini açıkladı. Tartışmalar yaratan bu yöntem nasıl ve hangi koşullarda oluşturuldu? Hükümetin tavrı ne oldu? Kredi vermekten son anda neden vazgeçildi? NOT, kapalı kapılar ardındaki gelişmeleri aktarıyor.

Üç bankanın tasfiye edilmesine yol açan mali piyasalardaki deprem, geçen haftadan itibaren borsa aracı kurumlarını da sarmaya başladı. Narullah Ayan ‘ın sahibi olduğu Türkinvest adlı borsa aracı kurumu, borçlarını ödeyemeyeceğini ve bunun için Türkiyede ilk kez uygulanacak bir formülü devreye sokacağını açıkladı. Bu açıklama, Türkiye’de borçların varlıklarla ödenmesi tartışmasını başlatırken, Sermaye piyasaları batıyor mu? Endişelerini de gün yüzüne çıkardı. 


Dergimiz NOT, Türinvest’in sallayan depremin başlangıcından tarafların yaşadığı heyecanları, tartışmaları ve karşılıklı blöfleri canlı tanıklarından öğrendi. İşte Türkiye’yi sarsan son 8 gün…


Cuma Saat 20:00
Yer :Ankara


Neler oluyor?

Başbakan Tansu Çiller, Başbakan yardımcısı ve Devlet Bakanı Murat Karayalçın, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Aykon Doğan, Sanayi ve Ticaret Bakanı Tahir Köse ve Osman Ünsal Başbakanlık binasında bir araya geldi. 

Toplantı gündeminin ana maddesi bankacılık krizinin diğer piyasalar etkileri oluşturuyor. Toplantı da hazır bulunan bürokratlardan Sermaye Piyasası Kurulu Başkan Yardımcısı Caner Ertuna, repo yapan bazı aracı kurumların yaşayabileceği olası sıkıntıları anlatıyor. Başbakan yeni bir krizin çıkmaması konusunda uyarıda bulunuyor ve gerekenin yapılmasını istiyor.

(Hikayenin bu kısmının perde arkasında Nasrullah Ayan'ın Pazar günü basın toplantısı düzenleyerek önemli bir deklarasyonla iflasını duyuracağı ve pazartesi sabahı mahkemeye başvuracağı bu toplantının da sızdığı biliniyor.. Nasrullah Ayan'ı önce SPK Başkan vekili Caner Ertuna, sonra IMKB başkanı Tuncay Artun ikna edemeyince TCMB başkanı Yaman Törüner arayınca ancak N.A. toplantıya katılmaya karar veriyor)

Caner Ertuna, toplantı sonrasında gece yarısı, aralarında Nasrullah Ayan’ın da bulunduğu pek çok aracı kurumu arıyor. Ayan, repo işlemleri yapan aracı kurumların müşteri baskısı ile karşı karşıya kaldığını belirterek acil bir toplantı yapılmasını istiyor(Bu doğru değil, toplantıyı isteyen Nasrullah Ayan'ın "akli dengesinden şüpheye düşen" devlet) . Bu saatten sora müthiş telefon trafiği yaşanıyor. Borsa Başkanı Tuncay Artun Merkez Bankası Başkanı Yaman Törüner yataklarından kaldırılarak durum anlatılıyor ve Cumartesi sabahı SPK Ankara merkezinde aracı kurumlarla bir araya gelinmesi kararlaştırılıyor.




Cumartesi 
Yer Ankara

"Benim Vaktim Kısa"

Toplantıya, Ata Menkul Kıymetlerden Berra Kılıç, AOG(Türkinvest)'in sahibi Nasrullah Ayan, Çarmen'den Mehmet Bayrak, Karon'un ortaklarından Hüseyin Cankurtaran, Deha'nın sahibi Ceyhan Bektaş ve küçük aracı kurumları temsilen Borsa Aracı Kurumları Derneği Başkanı Müslüm Demirbilek çağırılıyor. Davet edilenler durumun ne kadar gergin olduğunu fark ediyorlar. Hemen hepsi sabah SPK merkezinde bir araya geliyor. Ertuna, ekonomideki gelişmeleri özetleyen kısa bir konuşma yapıyor. İşleri süratle bitirmesiyle tanınan Merkez Bankası Başkanı Yaman Törüner, lafı uzatmadan can alıcı soruyu soruyor.

-Beyler benim vaktim kısa. Sektörde risk nedir? Ve sizin riskleriniz ne kadar? 

(Burası da yanlış, Nasrullah Ayan son söz alan.. Önce diğerleri sorunları olmadığını söylüyor)..

-Ayan: Benim sorunum var. Ve şimdi çözmeliyim. Biz yedi yıldır sermaye piyasasını pompalıyoruz. Cengaverlik yapıyoruz. Bu süre içinde bazı açıklarımız oldu. Bunu konuşmalıyız.

-Kılıç: Bizim bir trilyon liralık repomuz var. Ama bunun karşılığı var. Bizim bir problemimiz yoktur.

-Bayrak: Bizim hiç yok.
-Demirbilek: Biz rahatız repo yapmıyoruz.

-Karon: Bizim repo miktarımız 250 miyar lira 100 puan üstüne satıyoruz ve kardayız. Bizim sorunumuz yok.

Aynı şekilde Ceyhan Bektaş ta sorun yok deyince; Ayan, Caner Ertuna’ya dönerek "herhalde sizin repo açıklarınız var" der. SPK'nın temsilcisi ne demek istiyorsunuz diyerek Ayan'a döner.

-Ayan : Beyler piyasa da 130 trilyon liralık repo açığı var. Bunun 1.3 trilyonu benim geri kalan kimde? Tek sorun ben miyim? Beyler 1,3 trilyon liralık açığım var 5 trilyonluk mal varlığım var. Tek kuruş banka kredim yok bu açığı ben yaratmadım sistem yarattı. Toplantıda tek sorunlu olarak Türkinvest gözükür. Törüner borsa aracı kurumlarının bankalar gibi Merkez Bankası nezdinde tahvil piyasasına sokulacağını açıklar. Ayan ise "Bu beni kurtarmaz benim sorunum kısa vadeli" diyerek durumunun aciliyetini anlatır.

-Yaman Törüner, diğer aracı kurum yöneticilerini dinledikten sonra "Türkinvest’in batmasına müsaade etmemeliyiz". Ayan'a dönerek "Ne kadar paraya ihtiyacınız var?" der. 

-Ayan: Pazartesi 100 milyar, eğer bu parayı bulamazsam Salı günü için 200 milyar, yok Salı da bulamazsam Çarşamba günü için 400 milyar o da olmazsa Perşembe günü 800 milyar’a ihtiyacım olur. Eğer ben kapıma gelenlere paralarını ödemezsem, güven bunalımı büyür, yok ödersem bir hafta sonra bu paranın iki katını tekrar toplar sistemi rahatlatırım.

PARAN HAZIR HALKBANK’A GİT

Yaman Törüner toplantıyı bir süre terk ederek yarım saat sonra döner ve Ayan’a "İşinizi hallettik. Gidin Halk Bankasına ihtiyacını olan parayı alın ve karşılığında teminatlarınızı yatırın." Merkez bankası kanalıyla Halk Bankası'na sizin için kredi açacağız"der.

Teminattan kastedilen, Ayan’ın anlattığı formüldür. Bunalıma çözüm. Ayan'ın kontrolünde olan ve şu anda piyasa değeri 70 milyon doların üzerinde gözüken Çelik Halat hisseleridir.

(Çelik Halat'a Türkiye'nin en büyük holdinglerinden biri 60 milyon dolar teklif etmiş, N.A. 100 milyon istemiştir.. İflas sürecinde Doğan Holding 21,050,000 dolara satın almıştır)..

Ancak Nasrullah Ayan ile Halk Bankası Genel Müdürü Cihan Paçacı görüşmesi 5 dakika sürer. Ayan, SPK binasına geri döner. "talihsiz ve anlamsız bir görüşme oldu" der. 

Bu konuyu çok sonra Ayan’a sorduğumuzda "Genel Müdür beni öpmek istedi" esprisini yapar."Bizim Halk Bankası ile şu anda mahkemesi süren ihtilafımız var. Biz onlara 200 milyarın üzerinde onlarda bize 60 milyarın üzerinde bir tazminat davası açtık. Ben bu kredi karşılığında davamızı çekelim. Sizin paranızı da ödemeyi kabul edelim Teminatlarımızı verip kredimizi alalım" dedim. Genel Müdür Cihan Paçacı şu anda mahkemelik olduğumuz tazminatın miktarını 280 milyar liraya çıkardı. Teklifi açıktı "Size 300 milyar lira kredi açarız 280 milyar lirasını keser 20 milyar veririz." dedi. Bende teşekkür edip, ayrıldım.

Pazar (sabah)
Saat 11:00

Yer Çırağan Sarayı

KRİZ DERİNLEŞECEK

Nasrullah Ayan bir basın toplantısı yaparak ekonomik sorunlara bakış açısını anlatıyor. Ankaradaki sıkıntılı saatlerden bahsetmiyor. Ama krizin daha derinleşeceğini anlatıyor. Hükümetin likit sorununu aşmak için kendisine destek vereceğinden emin. Bu kez kredinin Vakıflar Bankası kanalıyla sağlanacağı yolunda bilgiler geliyor. Aynı gün öğleden sonra Türkinvest Genel Müdürü tekrar Ankara’ya gidiyor. Bu arada Ertuna ve Yaman Törüner, yaklaşmakta olan krizin ayak seslerinden Başbakan Tansu Çilleri haberdar ediyor.
Çiller: "Çözün bu olayı" demeye devam ediyor.

Pazartesi 
Yer: Türkinvest

Ben artık oynamıyorum.

Vakıflar bankası Genel Müdürü Fehmi Gültekin, Ayan’ın telefonlarına yanıt vermiyor. Bankanın krediler bölümünden de Türkinvest’e kredi açılmasını durdurulduğu söyleniyor. Ayan bunun üzerine 25 Nisan 1994 tarihin de SPK’yı ayağa kaldıran şu iki notu geçiyor.

"Türkinvest yoğun müşteri baskısı yüzünden likitide sıkıntısı çekiyor. Bize ait Çelik Halat ve Tam Sigorta’nın borsada ki işlemlerinin durdurulmasını istiyorum"

Ayrıca Ayan, sahibi olduğu Sağlam Menkul Kıymetler Makroborsa,Erciyes ve İzibelli Menkul Değerler için şu notu geçiyor.
"Sermaye piyasasının çökeceğine kanaat getirdiğim den sahibi olduğum ……. Aracı kurumunun Sermaye Piyasası Kanunu 46/h maddesine göre ( bu madde tasfiyesini ve SPK’nın kontrolünü istemek anlamana geliyor.) işlem yapılmasını istiyorum."

Ayan,"artık ok yay'dan çıkmıştı" diyor. Ve Türkinvest’de kriz yönetimi kuruluyor.
Aslında, Hükümetin Türkinvest’e kredi verilmesini istemesine rağmen Vakıflar Bankasının vermemekte direndiği anlaşılıyor. Çünkü Genel Müdür Gültekin ‘in önünde bir rapor var. 

(Genel Müdür Fehmi Gültekin bir rivayete göre yıllar sonra kendisinin/yakınlarının helal kazandığı 10 Milyon doları rahmetli Cevher Özden'e vermiş, Cevher Özden Korkmaz Yiğit'e kaptırmış, bu para ödenemeyince intihar etmiştir.. Rivayet tabii..Devletin şerefli bir genel müdürü böyle bir parayı kendisi "bulmuş" olamaz.. Kesinlikle yalandır)

Raporda Ayan’a ait şirketlerin bu borcu karşılayabilecek varlıklarının olduğu ancak kendisinin ‘muteber’ olmadığı yazılı.
Dünya gazetesinde çıkan haber Türkinvest’in ipini çekiyor. Cumartesi günü SPK'da yapılan toplantıda Ayan’ın dile getirdiği repo açık miktarı kamuoyuna yansır ve tek sorunlu olarak gösterilir.
Ayan brokerlerini borsadan tamamen çekerek, ödemeleri durdurur. Müşterilerde gerginlik en üst noktaya çıkar. Kuruma gelerek paralarını isteyenlerin sayısı artar.

Pazartesi 
Yer: Ankara

Tamam, kredini çıkartıyoruz.

Ayan’ın notu Merkez Bankası ve Sermaye Piyasası Kurulu’nda büyük bir panik yaşatır. Şimdi ne olacak? Nasrullah Ayan bu notla "ben oynamıyorum" demiştir. Onlarca formül yaratılır. Kamuoyunun tepkisi, borsaya etkisi gibi pek çok bilinmeyen faktörlerde tek tek işlenir. Sonuçta kredi verilmesine yönelik tutum yeniden benimsenir.

Pazartesi 
Saat 24.00

Türkinvest’teki çalışma masasında mide kanaması geçiren Ayan International Hospital’e kaldırılır. Sabah’a kadar hastanede kalır. Ancak sabaha karşı telefonlar gelmeye devam eder. Hükümeti bağlayan biri Ayan’a beklediği mesajı verir: "350 milyar liraya Vakıflar Bankasın kanalıyla alıyorsun. Teminatlarını hazırla" der.

Salı (sabah)

Sayın Artun
TURKİNVEST yaşar mı?

Türkinvest müşterilerine Çelik Halat teminatına karşılık kredi alınacağı ve borçların ödeneceği sözü verilir. Herkeste bir yumuşama yaşanır.
Ancak aynı saatlerde Başbakan Tansu Çiller ile İMKB Başkanı Artun arasında ilginç bir konuşma geçmektedir. Çiller , Artun’a "AOG'ye 350 milyar kredi vermeyi kararlaştırdık."Siz ne düşünüyorsunuz?" diye sorar. Son gelişmelerden habersiz Artun’un yanıtı kısa olur,"Bir hafta kurtarır sonra batar." Başbakan bu konuşma üzerine "bu işi siz üstlenin o zaman" diye Artun’a talimat verir.
Borsa başkanı Artun, Türkinvest’e gelir. Burada tek başına çok özel bir konuşma yapar. Sonrasında kredinin kendisine verileceğini ama kendisinin bu işi sonuna kadar denetleyeceğini söyler.
Ayrıca Ayan'dan brokerlarını borsa işlem salonuna sokmasını ister. Ayan o sırada Erciyes Menkul Kıymetler de bekleyen brokerlarına, "Borsaya girin ve müşteri emirlerini yerine getirin" talimatını verir. Ancak saatler ilerledikçe şirkete gelen yatırımcı sayısı artmaya başlar. Kurtuluş için başka formüller aranmaya başlanır.

BROKERLAR NEDEN SEANSA GİRMEDİ

Ancak aynı saatlerde Türkinvest'in repocu müşterileri ilginç bir yöntemle repodaki paralarını kurtarma formülünü buluyor. Hisse senedi alım emri veren repocu yatırımcılar, para isteyen Türkinvest yetkililerine -repodaki paramızı çözün. Buraya geçirin- talimatını veriyorlar. Şirkette büyük bir panik yaşanıyor. Ayan’ın brokerların borsaya girmesini yeniden yasaklaması üzerine, Türkinvest ve ona bağlı diğer aracı kurumlar borsada işlem yapmayı durduruyor.

Ayan, yönetim kurulunu topluyor. Kamuoyuna açıkladığı formülü anlatıyor. Borçları kendi varlıklarını takas ederek ödeyeceğini söylüyor. –yatırımcının da benim de başka alternafimiz kalmadı- yorumunu yapıyor. 
Aynı gece, dergimizin imtiyaz sahibi gazeteci Meriç Köyatası, SPK nın onayıyla Türkinvesti denetleyen ve yönetim kurulunda çoğunluğu oluşturan bağımsız denetim firması DRT adına yönetime giriyor. Köyatası yatırımcının mağdur edilmeyeceği en uygun formülü bulmayı amaçlıyor. Formül Ankara ya anlatılıyor ve hemen ardından SPK ya şu faks mesajı geçiliyor.

"Telefonda anlatıldığı ve sizin de makul bulduğunuz gibi yatırımcıları tatmin edeceğine inandığımız ve uygun gördüğünüz ve devletten tek kuruş yardım istemeden uygulayacağımız formülü devreye sokmuş bulunuyoruz. Bundan dolayı daha önce bildirdiğimiz kararlarımızı geri çekiyoruz."

Aslında Ayan ın kabul ettiği formülün devreye sokulmasını iki gelişme yol açıyor. Vakıfbank ın vereceği bile tam olarak belli olmayan kredi için yüzde 300 faiz uygulamaya karar vermesi ve işadamı Sakıp Sabancı nın Çelik Halat için 15 milyon dolar teklif ettiği yolundaki doğrulatılamayan haberlerin gelmesi. Hatta bir iddiaya göre, gelişmeleri yakından izleyen Sakıp Sabancı, Vakıfbank yönetimine "Siz verdiğiniz kredi için Çelik Halat ı teminat olarak alın Türkinvest borcunu ödemediği gün Çelik Halat için 15 milyon dolar vermeye hazırım" demesi. İşte bu gelişme bardağı taşıran son damla oldu.

PERŞEMBE 
Saat 10:30

YER : The Marmara Oteli Formül ve yatırımcılarla toplantı

Türkinvest in Yönetim Kurulu, repo borçlarını ödemek için oluşturulan formülü basın toplantısıyla açıklıyor. Öncelikle yatırımcının mağdur olmaması için tedbir alınıyor. Sistemde repo alacakları nazım hesaplarda görünüyor. Bu da yatırımcılar için çok büyük bir güvence olmuyor. Nitekim daha önce faaliyetlerine son verilen bankalarda bu sorun nedeniyle tasarruf sahipleri mağdur oluyor. 

Türkinvest ‘te bütün repo alacaklarının, hisse senedi karşılığında ödenmesi durumunda, operasyon tamamlanıncaya kadar alacakların nazım hesaptan cari hesaba geçirilmesi öneriliyor. Böylece alacaklılar hukuki açıdan biraz daha güvenli bir statüye kavuşuyor. Ardından alacaklılara, Türkinvest’in portföyünde bulunan ve borsada işlem gören hisseler ile Türkinvest şirketinin hisseleri verilmesi öneriliyor. 

Basın toplantısından sonra Türkinvest binasında bu kez yatırımcılarla toplantı yapılıyor. Yatırımcılar arasından seçilen bir komite ile yönetim kurulu toplantısında, genel olarak formül olumlu bulunuyor. Ancak yatırımcılar verilecek hisseler için tespit edilen fiyatların yüksek olduğuna itiraz ediyor. Bunun üzerine yapılan görüşmelerden sonra üç yönetim kurulu üyesi ve yatırımcılar komitesi formül üzerinde rötüşler yapıyor. Verilecek hisse senetleri oranları ve fiyatların değişmesi için yönetim kurulu tekrar biraraya geliyor. Fiyatların biraz daha düşük gösterilmesi ve hisse senetleri oranlarında değişiklik yapılması, dağıtılacak hisse senetlerinde ağırlığın Çelik Halat ve Afyon Çimento’ya verilmesi yönündeki istekler tartışılıyor. Yatırımcılar hisseleri biçilen fiyatların makul bir noktaya düşürülmesi karşısında, hisse senetlerinin devir dışındaki tüm vekâletlerini ve şufa hakkını tekrar Türkinvest’ e vermeyi, küçük miktarlar için de belli bir miktar ödeme yapılması öneriliyor. 


Görüşmeleri sürdüren yönetim kurulunun üç üyesi ve yatırımcıların seçtiği komite aşağı inerek biriken yatırımcılara varılan ortak noktayı anlatıyor. Çözüm oluşmaması durumunda işin tasfiyeye gideceği, tasfiye halinde de en büyük zararı bizzat yatırımcının görmesi nedeniyle yatırımcılar bu ortak noktayı olumlu karşılıyorlar. 
Daha sonra yönetim kurulu yeniden toplanıyor ve yeni öneriyi tartışıyor. Öneri genellikle sıcak karşılanıyor. 
Fiyatların ne kadara düşürülebileceği konusundaki toplantı gecenin geç saatlerine kadar sürüyor. Ancak gecenin geç saatlerinde Sermaye Piyasası Kurulunun şirketin faaliyetlerini bir ay durdurma kararı ulaşıyor.
Sermaye Piyasası Kurulu’nun bu kararı, paniğin önlenmesi nedeniyle Yönetim Kurulunda doğru bir karar olarak değerlendiriliyor. Ancak Sermaye Piyasası Kurulunun sözlü olarak bildirdiği bu kararın yazısının gelmesini beklemek gerekiyor. Bu nedenle fiyat tespit toplantısı Sermaye Piyasasının yazılı açıklaması sonrasına bırakılıyor. Bu arada büyük miktarlarda reposu olan yatırımcılardan değişik öneriler geliyor. Yatırımcıların bir kısmı "Benim 10 milyarım var, 1 milyar daha yatırayım, bütün parama yılsonuna kadar makul bir faiz işlet. Topladığın ek parayla küçük yatırımcının ödemesini gerçekleştirir. Sistem düzlüğe çıkar" diyor. 

BUNDAN SONRA NE OLACAK

Yatırımcıların genel isteği, makul bir çözümün bulunması yönünde. Bir ay içinde çözümün bulunmaması halinde şirketin tasfiyesine gidilecek. Bu durumda şirketin tasfiye işlemleri üç yıl ile altı yıl arasında bir süre alacak. Yatırımcı büyük ölçüde zarara uğrayacak. 
Büyük bir ihtimalle, Yönetim Kurulunun ortaya attığı ilk formülle, yatırımcıların ilettiği ek istekler arasında orta bir yol bulunacak ve yatırımcının mağduriyeti asgari düzeye indirilecek. Bu arada Yönetim Kurulunun, yatırımcıları temsilen seçilmiş komite ile yapılan toplantıda komitenin ağırlıkla üzerinde durduğu ‘’ küçük yatırımcıların sorunlarına öncelikli olarak çözüm bulunması’’ önerisini incelemeye aldığı öğrenildi. Bu konuda hafta başında Nasrullah Ayan’ın küçük yatırımcılar için yeni bir öneri açıklaması bekleniyor.

KRİZ BİTİYOR 
HALK KAPİTALİZMİ GELİYOR

Toplumun büyük bir kesimi ekonomik krizin faturasını öderken, rantiyelerin hiçbiri fatura ödemiyor. Herkes "Rantiyeler de bir bedel ödesin" istiyor. Sonuçta borca karşılık hisse senedi sahibi oluyor. Bu da zorunlu olarak sınaî mülkiyetin tabana yayılmasını ve halk kapitalizmini getiriyor. 

Türkiye’de sermaye piyasası öyle bir mayın tarlasında ki, ya bu mayınlar ya da sermaye tabana yayılıp yeni bir halk kapitalizmi doğacak. Bu oluşumu sağlayan da repo…
Repo, bir menkul kıymeti bir vade sonunda geri alma taahhüdünün adı. Bu menkul kıymet ise hazine bonosu ve devlet tahvili olarak kabul ediliyor. Bankalar ve repo yapma yetkisine sahip olan aracı kurumlar hazine bonosu veya devlet tahvili satın alıyor. Sonra bu kâğıtları müşterilerine satıyor. Yeni bir yatırım aracı olarak çıkan repo bir süre sonra öyle bir hale geliyor ki, bankalar ve aracı kurumlar aldıkları hazine bonosu ve devlet tahvillerini birden çok kişiye satıyor. Daha basit anlatımıyla, bir otelde bir odayı birden fazla kişiye satmak ne anlama geliyorsa karşılıksız repo da o anlama geliyor. Alınan bir hazine bonosu, birden fazla kişiye repo karşılığı olarak satılıyor. Sonuçta sistem, karşılıksız repoyu doğuruyor. Repo faizleri diğer faizlerden daha cazip olduğu için finans sisteminde repo hacmi giderek büyüyor. Devlet de iç borçlanmasını daha rahat yapmak için karşılıksız repoya göz yumuyor. Hatta iç borçlanmasını rahatlatmak için karşılıksız repoyu teşvik bile ediyor. Sistem bu mantıkla çalışırken Ocak ortasında Türkiye’ de finans piyasasında bir kriz patlıyor. Döviz fiyatları fırlıyor. Merkez bankası döviz fiyatlarını önlemek için bir gecelik borçlanma faizlerini yüzde 1200’lere kadar tırmandırıyor. Faizler tırmanınca finans sistemine taze para girmeden mevcut para, faizle birlikte büyümeye başlıyor. Hiçbir üretime ya da hiçbir karşılığa bağlı olmadan finans sisteminin borçları büyüdükçe büyüyor. 

140 TRİLYONLUK REPO

Bugün finans sisteminde bankalar ve aracı kurumlar dahil olmak üzere ne kadarlık repo yapıldığı kesin olarak repo yapıldığı kesin olarak bilinmiyor. Ama tahminlere göre yılbaşında repo miktarının 70 trilyon lira dolayında olduğu belirtiliyor. Ocak ortasında patlayan kriz sonucunda repo faizleri yıllık bazda gecelik yüzde 85’lerden yıllık bazda önce yüzde 200’lere daha sonra yüzde 400 ve derken 1200’e kadar tırmanıyor. Bunun sonucunda finans sistemi yeni kaynak yaratmadan, ekonomi üretimini arttırmadan repo hacmini tahminen 140 trilyon liraya kadar getiriyor. Finans sistemi bu artış kadar yeni kaynak sağlayamıyor. Ekonomi ise bu kadar bir gelir artışını karşılayacak üretimi gerçekleştiremiyor. 
Devlet, nakit açığını kapatmak ve dövize hücumu önlemek için repo faizlerinde bu anormal fırlamayı teşvik edince, bankacılık ve finans sisteminin borçları yükseliyor. Hemen ardından merkez bankası karşılıksız repoyu önlemek için bir tebliğ hazırlanması için sermaye piyasası kuruluna baskı yapıyor. Sonuçta Sermaye Piyasası Kurulu karşılıksız repoyu yasaklayan bir tebliğ yayınlıyor. Bu tebliğden sonra piyasaya çıkan söylentilerin de etkisiyle repo sahipleri repolarını bozdurup karşılıklarını almak için bankalara hücum ediyor. Sonuçta üç banka batıyor ve bu bankadan repo alacağı olanlar paralarının karşılığında bir bardak su içiyor. Aynı panik bu kez sermaye piyasasının en büyük kuruluşlarından olan AOG Türkinvest’te yaşanıyor. Bu kuruluştan repo alacağı olanlar, paralarını almak için koşuyor. Türkinvest toplu para çekimi talebi karşısında tıpkı bankalar gibi parayı zamanında ödeyemiyor. Bir finans şirketinden herkes aynı anda parayı çekmek isterse, krizin ortaya çıkması da gayet doğal… Nihayet Türkinvest "Ben bu paraları ödeyemeyeceğim gelin anlaşalım " diyor. Anlaşma için önerilen formülde ise, tartışmaya değer iki yol var. Ya şirket repo alacaklarını ödeyemediği için tasfiyeye gidip iflasını isteyecek, ya da mal varlığını daha doğrusu hisselerini alacaklılarına devir edecek. Şirket iflasını isteyip tasfiyeye gitse, bu durumda alacaklılar paralarını kurtarmak için yıllarca bekleyecekler. Bunun yerine şirket portföyündeki hisse senetlerini almayı kabul etseler, hisse senedi piyasalardaki dalgalanma nedeni ile paralarını kurtarabilseler bile zarara uğramayı kabul edecekler. Bu formül şu anda tartışılıyor. Repo alacaklıları batan bankalarda meydana gelen çaresizliği yaşamamak için hisse takasına razı mı olacaklar, yoksa karşı mı çıkacaklar? Bu henüz belli değil. 
Ama sonuçta şu olacak ki: hiçbir gelir üretmeyen rantiyeler gelirlerini artırır, ekonomi inanılmaz boyutlarda kaydi para üretirken, rantiyeler sisteminde meydana gelen aksaklık nedeni ile hisse senedi sahibi olacak. Sınaî mülkiyet, yüksek faizle para kullananlardan, risk üstlenen, yüksek gelir peşinde koşan rantiyelere kaymaya başlayacak. 

FATURA HERKESE KESİLSİN

Toplumun büyük bir kesimi ekonomik krizin faturasını öderken, rantiyelerin hiçbir fatura ödememesine bir formül bulunacak, işçiler işsiz kalırken esnaf siftah yapmadan dükkan kapatırken, sanayici üretimini kısıp Pazar payı kaybederken, sabit gelirliler artan fiyatlar karşısında geçim zorluğuna düşerken ekonominin düzlüğe çıkması için bir kuruluşları da devletten kendilerine geçen bu KIT hisselerini kendi repo alacaklılarına devredecek. Böylece yüksek faiz sistemi ile ortaya çıkan kriz özelleştirmeyi de hızlandıracak. Tıpkı Arjantin de olduğu gibi tasfiye gerekçesiyle değişik bir özelleştirme gerçekleşecek. Sınaî mülkiyetin bir bölümü devlet, bankalar ve bankaların borcu olan sanayicilerden irili ufaklı rantiyelere geçecek.

Repo tebliğinde bir değişiklik olmazsa, iki ay sonra Türkiye’nin gündemi, ya çok daha büyük bir kriz ya da sınai mülkiyeti tabana yayan bir halk kapitalizmi olacak.

Hiçbir üretime dayanmayan yüksek faiz ya da ekonomiyi ve ülkeyi batıracak ya da zorun bir halk kapitalizminin temelini atacak. Eğer yürürlüğe girmesine iki ay kalan karşılıksız repo tebliğin de bir değişiklik olmasa, iki ay sonra Türkiye’nin yeni gündemi ya çok daha büyük bir ekonomik kriz ya da sınaî mülkiyeti tabana yayan bir halk kapitalizmi olacak. Daha basit bir anlatımla ya kriz daha da büyüyecek ya da kriz bitecek. Halk kapitalizmi gelecek. Ya şerden hayır doğacak ya da hep beraber batacağız!

Yazı burada bitiyor..

Bu hikayeyi niye anlattık..Bu yazıyı niye yazıyoruz.. Bu ülkede bu yapıyla hiçbir sanayici, hiçbir holding , hiçbir banka dokunulmaz değildir..Bu ülkenin de size aktaracağı kaynak yoktur, kalmamıştır.. Bu toplantılarla karşılaşırsanız , kanmayın..Yenilmişseniz benim yaptığımı yapın.. 

Teslim olun..

Memleketinize dönün..

Benden biraz daha akıllıysanız, bir tatil beldesinde bir villa alın, yerleşin.. Emekli olun..

Parasız emeklilik de gerçekten zor oluyor..

29 Eylül 2015 Salı

Medya, dedem ve ustabaşı...

2002 den beri gazete - satın alarak - okumuyorum.. İnternetten takip ediyorum.. Doğrusunu söylemek gerekirse ondan önce de mecburiyetten okuyordum.. Neden mi ? Türkiye'de gazete okumak beni yoruyor.. Bir gazetenin attığı manşetin neden atıldığını, gazete patronu/patronlarının hangi çıkarına hizmet ettiğini düşünmekten beynim yoruluyor..

Bunun esasında AKP ile de ilgisi yok.. AKP'den önce de basının durumu (bu kadar olmasa bile) aynı idi.. Promosyonlar döneminde bile bu ülke 80 milyona yaklaşan nüfusuyla toplam 5 milyonun üzerinde tiraj görmedi..

Japonya'da 123 milyon nüfus 70 milyon, Almanya'da 82 milyon nüfus 22 milyon, Amerika'da 300 milyon nüfus 48 milyon gazete satılıyor.. (Rakamlar eski olabilir, bir fikir vermesi açısından yazdım) .. Türkiye'de ise 44 gazete toplam 4,3 milyon satıyor (14-21 Eylül haftası)..

Peki neden ? Türkiye'de basın patronları genel olarak başka işler de yapıyorlar.. Tabii ki bu durumda da ellerindeki gücü devlet gücünü (hükümetleri, bürokratları) veya rakiplerini sindirmekte kullanıyorlar.. Tabii bu çift taraflı bir bıçak.. Bunu yapınca da karşı taraf (devlet) zamanı geldiğinde "itaat" ve "biat" istiyor..

1990 yılında "TREND" dergisini çıkarmıştık.. Sebebi ekonomi ve borsayı kitlelere tanıtmaktı.. Zamanla başka dergiler çıkmaya başlayınca "TREND"i 1 milyon liraya (Şimdiki 1 liraya) Bülent Şemiler'e satmıştık.. Çünkü zarar ediyordu ve kar etmesinin mümkünü yoktu..

1993 yılında Hürriyet/Simavi gurubundan "Altın Tavuk" ve "Tam Sigorta" şirketlerini almıştık.. Rahmetli Erol Simavi "Hürriyet"i de almamızı önermişti.. 90 milyon dolar istiyordu ve o parayı çıkarabilirdik.. Almadık.. Hala alsaydık ne olurdu diye düşünürüm.. O yıl Hürriyet'i Aydın Doğan aldı ve bizim çöküşümüzü ateşleyen "Borsa Kralı'na 48 saat" manşetini attı.. Dünyada ve Türkiye'de bir finans kuruluşu hakkında böyle bir manşet atılamaz, suçtur..

Bugün de basın 1980 faşist darbesinin açtığı "sendikasızlık" ortamında çalışanlarını "köle gören" bir zihniyetle çalışmaktadır.. Ancak üst düzeyde çalışanlar, "BAZI" köşe yazarları onbinlerce dolar/lira maaşlar alırken alt düzeyde çalışan bir sürü idealist asgari ücrete sendikasız karın tokluğuna iş bulabilmektedirler.

Hükümet ve partisi tüm medya kuruluşlarını ve patronlarını kontrol altına almış, zaman zaman her patrondan bir "sarı öküz" istemektedirler..

Basın mensupları iyice sinmiş, ancak olay kendilerine dokununca bağırıp "demokrasi" ister durumuna gelmişlerdir..

Peki yukarıdakilerin durumu nedir..

Benim dedem Mardin'de inşaatçılık yaparmış, Mardin'in iki inşaatçısından biriymiş.. Diğerinin yıllardır ustabaşısı aynı kişiyken, dedem "kovacağı adam"ı ustabaşı yaparmış.. Tabii adama 3-4 misli de maaş verirmiş.. Hem mevki hem para yani.. Şımardığı için yeni "ustabaşı"ndan şikayetler gecikmezmiş.. Dedem de "mecburen" ustabaşını kovarmış.. Ustabaşı, ustabaşı olduğu için diğer şirkete işçi olarak daha düşük bir maaşla dönemeyeceği için terk-i diyar eylermiş..

5-10 milyon liraya kredili konut/yalı/villa alanların sonu da bu ustabaşları gibi olacaktır..













22 Eylül 2015 Salı

Mantar Ekonomisi, Krizler, Ucube Çocuk..

Türkiye kadar kendini tekrar etme geleneğini sürdüren bir ekonomi daha yoktur.. Onun için ne yazarsanız yazın güncelliğini maalesef asla kaybetmez.. Ülke ekonomisi hep bir "dejavu" yaşar.. Aşağıdaki yazı 2008 büyük dünya krizinden (Lehman Brothers 15 Eylül 2008 de battı) tam 5 ay önce kaleme alındığında dünya "güllük gülistanlık gösterilirken" kaleme alınmıştı.. Buyrun..

MANTAR EKONOMISI VE UCUBE COCUK

Isvicre, 20.4.2008

Iki gundur ne yazacagimi dusunuyorum. Kamuoyunun ekonomi hakkinda yazmami bekledigini biliyorum. Ama ekonominin neresinden baslayacagimi bilemiyorum.

Bugunlerde ekonominin bataga suruklendigini konusanlari yazili ve gorsel medyada gorup okudukca aklima Adnan Baser Kafaoglu’nun « Turk ekonomisi mantar gibidir , batmaz » sozu geliyor.

10 Agustos 1970 devaluasyonunu iyi hatirliyorum. Rahmetli babamin elindeki satilmayan butun emtia stoklari 8-9 Agustos’ta icerden haber alan bazi  tuccarlar tarafindan satin alinmis eline gecen paranin bir gecede %66 eridigini gorunce saskina donmustu.

Ekonominin rahatlamasiyla 12 Mart 1971’de darbe oldu.

24 Ocak 1980 kararlarina giden donemde artik bir « isadami » ydim. Doviz piyasasiyla tanismam o surecte basladi. Turkiye ayri bir dunyaydi. Sabit kur donemi hatta sabit parite donemi vardi. Dolarin diger paralar karsisindaki degeri Merkez Bankasinin aklina estikce is isten gectikten sonra 6 ayda yilda bir degisirdi.

24 Ocak’ta devaluasyonla beraber ulkenin yapisi da degisti.

Ekonominin yine rahatlamasiyla 12 Eylul 1980 de darbe oldu.

Genis kitleler faizle o donemde tanisti. Bankalarin yuzde 5’le para toplama donemi sona erdi. Aylik %10-12-15 gibi faizle paralar toplayan bankerler turedi. O faizlerle ekonominin gidemeyecegini gorunce butun sorun « Sermaye Piyasasinin kotu cocugu » Banker Kastelli namiyla maruf Cevdet Ozden’in sirtina yuklendi ve aslinda banka sertifikalariyla bankalara giden paralar halka uzun vadeye yayilarak ve faizsiz odendi.

1986’da Karakoyde kucuk bir handa komik bir borsa kuruldu. Enstrumana ac olan halk buraya da saldirdi. 1987’de Amerikadan ithal prenslerden birisi hazir olmayan piyasaya “ozellestirmeyi borsada yapacagini” mujdeleyiverdi. Borsa tepetaklak.

1994’te zahiri bir suru sebebi olan Kriz patladi. Dolar 14 liradan 42 liraya firladi. Tansu Ciller iktidarinin en buyuk icadi olan « 3 ayda %50 faizli super bono » lar ihrac edildi. Gecelik faizler yuzde 1600 lere ulasti.

2000 yilinda sebebi « anayasa kitapciginin firlatilmasi » olan  kriz patladi. Faizler bu kez %7000 lere dolar ise 600,000 liradan 1,770,000 liraya firladi.Amma, ekonomi batmadi…

Cunku MANTAR BATMAZ…

Oyuncular degisti.. Yerliler her iki krizde de oyundan ihrac edildi. Yabancilar oyuna girdi…

Yabancilar da estetik cerrahin yaptigi oneriyi yaptilar.

Bilirsiniz , kadin eli yuzu carpik ucube cocuguyla estetik doktora gitmis, “doktor bir care” demis… Doktor bir cocuga bir kadina bakmis.. “Soyunun” demis .. “Aman doktor cocuk tedavi olacak ben niye soyunuyorum”  .. Doktor cevap vermis “Bu duzelmez, yenisini yapacagiz”

Ne demek istedigimi onumuzdeki gunlerde sizlerle paylasacagim.

Nasrullah Ayan

Yazı bu kadar..

Bugün 2015 yılındayız.. Tam da 2008 krizinin 7. yıldönümü.. Bu yedi yılda ekonomi dışarıdaki Merkez Bankalarının bastığı paralarla idare etti.. Hastalık aynı ve maalesef tedavi de.. 2000-2001 krizine kadar baskı altında tutulan dolar nasıl 2001 de 0,60 kuruştan 1,80 liraya "piyasa tarafından" devalüe edildiyse 2013 e kadar maximum 1,80 lirayı gören dolar son iki yılda 3,06 liraya giderek adeta "idare edenlere" , "hadi kardeşim oynadığınız yeter" demiştir..

Peki sorun ne ? Dünyada basılan ve uluslararası "kabul edilebilen"paralar kendi ülkelerinde 0 a yakın hatta "eksi" faiz getirirken bizim gibi GNOÜ'de  %10 a yakın faizi alabilmektedirler.. Tam 13 yıl üretmeden "dolarınızı aynı kurdan hatta daha ucuza vereceğiz" deyip %10 faiz ödemek normal midir.. Bunun adı "gaz sıkışması"dır.. Sonunda patlar..

Özel sektör bu döviz borcundan ciddi hasar görecektir.. Hane halkı zaten bitiktir.. Borç altında kıvranmaktadır..

Yeni dönemde ucuzlayan lirayla (nerede duracağını bilemiyoruz) ucuzlayan Türkiye şirketleri, bankalar el değiştirecek yeni oyuncular sahneye çıkacaktır..

Kafaoğlu'nun deyişiyle "Türkiye ekonomi mantardır, batmaz yüzer".. 80 milyona yaklaşan nüfusuyla Türkiye çok iyi bir "pazardır"..

Hadi soyunun, bu ucube düzelmez, yenisini yapalım..


18 Eylül 2015 Cuma

Fed, Faiz ve GNOÜ

Fed faizi artırmadı..

Dünya kapitalist sistemi can çekişiyor.. 7 yılı aşkın süredir Fed - Amerika- , ECB -Avrupa- , BOJ -Japonya- , BOE - İngiltere- , PBOC -Çin- ve aklınıza gelebilecek her türlü 3 ve 4 harfli kombinasyonlardan oluşan Merkez bankaları tam kelimesiyle "parayı çöp yapacak" hareketlerle parasal genişlemeye gittiler..

Daha önce böyle bir şeyi denememiş olan sistem şimdi ne yapacağını kara kara düşünüyor.. Nasıl çıkılacak bu işin içinden, doğrusunu isterseniz bilenin olduğunu da sanmıyorum.. Paralar GNOÜ (Gelişmeye Niyeti Olmayan Ülkeler) e aktı..

GNOÜ kategorisine giren ülkemiz de bundan nasibini hem de - hesapsız, kitapsız- epeyce aldı.. Onunla geri dönüşü mümkün olmayan bolca duble yol yapıldı, ülke şantiyeye döndü, konut balonu oluştu.. Ülkeye tek çivi çakılmadı.. Mevcut bankalar, şirketler el değiştirdi buna da "doğrudan yatırım" denildi..

Şimdi oturmuş dua ediyoruz  "Fed faizi artırmasın" diye.. Fed'in faizi artırmadığı her gün ekonomi daha çok morfine alışıyor ve artık morfin fayda etmiyor.. Fed'in geç kalması bizim için fayda değil zarardır.. Ülke bir an evvel yüzleşeceği "acı gerçek"le yüzleşmelidir.. Bu sürüncemenin devam etmesi halinde "Yeni Lira" daha rezil hale gelecek, ülke kur-enflasyon-faiz sarmalına girecektir..

Koltukta 13 yıl oturmuş "sorumsuz vezir"ler, koltuktan indiklerinde herşeyi yeni keşfetmiş "Arşimet" gibi hamamdan avazları çıktığı kadar "buldum" diye bağırarak fırlamaktadır..

Bari hamamda çıplak olduğunuzu hatırlayıp öyle çıksanız.. Hem göz zevkimizi hem de kulak sağlığımızı bozmasanız..


17 Eylül 2015 Perşembe

Memleketimden İnsan Manzaraları -1- Ali Babacan "Sorumsuz Vezir"..

İnsanlar tuhaf yaratıklardır..

Hem "hafıza-i beşer nisyan ile malüldür" lafının sahipleridirler, hem de "rakamlar asla yalan söylemez" cümlesinin..

AKP'nin 13 yıllık iktidarında ilk defa 7 Haziran seçimlerinde oy kaybetmeye başlamasıyla parti içinde diller yavaş yavaş çözülmeye başlamıştır..

İktidara geldiklerinde 
2002'de kişi başı GSMH 3,500 dolarken, 
2003'te 4,559 dolar (%30 artış), 
2004'te 5,761 dolar (%26 artış),
2005 te 7,019 dolar (%22 artış), 
2006'da 7,585 dolar (%8 artış), 
2007 de 9,242 dolar (%22 artış),
2008 de 10,437 dolar (%13 artış).. 
Yani 6 yılda 3,500 dolardan 10,437 dolara (%198 artış)..

Çok net değil mi eskilerin tabiriyle "kalem oynattıkları"..

Fakat kalemin de bir sınırı vardır.. 

Bugün geldiğimiz noktada yıllardır baskı altında tuttukları döviz kurunun patlamasıyla GSMH fert başına 8,000 dolar seviyesine düşmüştür.. 

Bizim gördüğümüz twitter'dan paylaştığımız görüşlerimizle yıllardır "bu gidişin gidiş olmadığı" nı koca koca devletin ve devlet adamlarının görmemesi mümkün müdür..

35 yaşında ülke ekonomisini teslim ettiğimiz, 13 yıldır ülke ekonomisini idare eden bir adamın bugün çıkıp"13 yılı devlet tarafında geçirdikten sonra 13 gündür daha liberal bir pozisyonda görüşlerini ifade edebileceğini" söylemesi ayıp değilse de ironiktir, zekamızla alay etmektir.. 

"Gelen parayla büyüme olacağını sandık, olmuyormuş" demek hangi mantığın ürünüdür..

Takip edenler bilir.. Bu satırların yazarı yıllardır bu işin bir dönüşü olacağını, olduğunda da çok acı bir reçetenin beklediğini söylemektedir..

Tabii "bırak sarhoşu yıkılsın" demek var da..

Ülke bunların değil ki, hepimizin..

Sarhoşun kusmuğu da bütün evi batıracak..

Saygılarımla

Merhaba

Merhaba,

Bu benim yeni blog'um.. Bugünden sonra 140 karaktere sığdıramadığım görüşlerimi twitter yerine buradan yayınlayacağım..

Dostlarımın burada da beni yalnız bırakmayacağımı umuyorum,

Saygı ve sevgilerimle..

Nasrullah Ayan