15 Nisan 2016 Cuma

Merkez Bankası Başkanı ve Türkiye'nin "Yeni Yol"u

Sondan söyleyeceğimizi baştan söyleyelim, ülke bataklığa sürükleniyor..

Bu planlı mıydı, öyle görünüyor..

Olaylar 7 Haziran seçimleriyle ortaya çıkan sonuçlarla tetiklendi.. Yıllardır milli irade nutuklarıyla ülkeyi yöneten AKP şoka girmiştir.. Koalisyon ihtimalini telaffuz edemezken birdenbire bu olasılığın ortaya çıkması hele de HDP'nin %13 üzerinde oy alması üzerine ülkenin doğusu ateş çemberine alındı.. Ardından batısında patlayan bombalarla orası da yaşanmaz hale getirildi.. İçeride birdenbire ne olduğu anlaşılmadı.. Anlaşılmaya çalışılıyor.. "Barış Süreci" çöpe atıldı, "savaş süreci"nde düğmeye basıldı.. 1 Kasım'da "istenilen" sonucun alınmasıyla "savaş süreci" hız kazandı.. Öyle hız kazandı ki bugüne kadar "iki taraftan da ölenler bizim insanlarımızdır, bir tek ananın gözyaşlarına tahammülümüz artık yok"tan, "taş üstünde taş, baş üstünde baş" (aslında taş üstünde taş, omuz üstünde baş olması lazım) söylemli irili ufaklı Aksak Timurlar ortaya çıktı.. Üstüne tüy dikmek için son olarak 1994'e geri dönüp HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılıp zindana atılması gündemde.. Sanki bunlar daha önce tecrübe edilmemiş gibi.. Ülkede tek sorun başkanlık sistemine geçiş gibi gösteriliyor.. Sihirli değnek değecekmiş algısı yaratılıyor..

Bu esnada Amerika'yla ilişkiler için limoni demek çok iyimser olacaktır.. Amerika'nın değişik mevkilerdeki sözcüleri sözlerini esirgememekte, eleştiriler direkt ve dümdük yapılmaktadır.. Olaylar "my friend Obama"dan çıkmış kısa bir gayrıresmi randevu koparabilmek için 80 takla atılır hale gelmiştir. Sonunda Obama biraz da diplomatik nezaketten uzak o konuşmayı - muhatabının anlamak istemediğini varsayarak - tüm dünyaya aleni yapmıştır.. AKP yönetiminin PYD konusundaki tüm ısrarları sonuç vermediği gibi Amerika'nın verdiği cevaplar artık karikatür çizer sanatçıların başlıca malzemesi olmuştur.

AB ile ilişkiler santaj düzeyine getirilmiş, Kibar Feyzo'daki Maho Ağa gibi "köyü satarım ha" söylemi "tüm mültecileri otobüslere koyar, sınırları açarım"a dönüşmüştür.. Mülteciler bir mal gibi masalara meze yapılmış, şu kadar gönderirim bu kadar geri alırım muhabbeti eşliğinde ayran içilmiştir.. Fakat orası Türkiye gibi olmadığı için Avrupa Parlamentosunun Türkiye raporu 375 kabul oyuna karşı 133 red oyuyla kabul edilmiştir.. Bizde yeni başlayan "seni tanımayrum, saygi da duymayrum" modasına uygun olarak rapor tarafımızdan "null & void" "(keenlemyekün)" "(yok hükmünde)" sayılarak iade edilmiştir..

Tam da bu keşmekeş içinde kuruluşundan bu yana yüzü batıya dönük Türkiye, birdenbire yüzünü İslama dönüvermiştir.. Önce Suudi Arabistan'ın öncülüğünde kurulan Selefi-Sünni İslam ordusuna katılmış, peşinden Istanbul'da toplanmakta bulunan İİT toplantısında İslam Polisi (Enterpolü) kurulmasına karar verilmiştir.. AKP iktidarı aklınca hem Amerika'yı, hem Avrupa'yı hem de İslam ülkelerini idare edebileceğini hatta daha ileri gidip onların söyleyemediğini söyleyelim.. Türkiye'nin yöneticileri hatta tek yöneticisi, kendine DÜNYA LİDERLİĞİ görevini uygun görmüştür.. Stratejik derinlik bunu gerektirir..

Tam da bu noktada, Merkez Bankası Başkanlığına kimsenin tanımadığı, 39 yaşındaki Murat Çetinkaya getirilmiştir.. Elbette yaşı bizi ilgilendirmiyor.. Bankacılık hayatına Al Baraka'da başlamış, AKP iktidarıyla 2003 yılında henüz 27 yaşında Halk Bankasına geçmiş, buradan 2008 yılında Kuveyt_Türk'e geçmiştir.. İslami Bankalardaki başarısı  ona 2012 de Merkez Bankası Başkan Yardımcılığını getirmiştir.. Tabii bu göreve getirilebilmesi için yasa değişikliği yapılmıştır ama olsun, ülke böyle bir zekadan mahrum bırakılamazdı.. Nihayet tam da bu ortamda Merkez Bankası Başkanlığı görevine getirilmiştir..

Peki, neden ? Birinci sebep, dünya ekonomisi içinden çıkılmaz bir hal almıştır.. Faizler dünyanın bir çok ülkesinde eksiye dönmesine rağmen gelişmiş ülkeler büyümekte zorlanmaktadır.. İkinci sebep, 2008 yılından bu yana basılan paraların GOÜ ve GNOÜ 'lere aşırı akması sonucu bu ülkelerde balon oluşmuş, parayı verenler açısından paranın dönüşü konusunda ciddi kuşkular meydana gelmiş, doğrusu rakamlar dehşet verici boyutlara ulaşmıştır. Merkez Bankası kasasında 25 milyar doların altına düşen net rezervler tam da tehlike çanları çalarken bu değişiklik yukarıda çizdiğimiz genel fotoğrafla beraber ele alınmak zorundadır.

Niyet, islam ülkelerinden "faizsiz bankacılık" enstrümanlarıyla para çekmektir, bunu anlıyoruz.. Bunun için de bu konularda tecrübeli olduğu varsayılan bir Merkez Bankası Başkanı getirilmiştir, bunu da anlıyoruz.. Peki araplardan kimler bize bu kadar çok para yığacaktır, işte bunu anlamıyoruz.. 40 dolarlarda gezinen petrolden - yakın bir zamanda eski fiyatlar hayal görünmektedir - elde edilen gelirler Suudi Arabistan'ı bile borçlanma eşiğine getirmiştir.. Bu durumda şunu söylemek gerekmiyor mu ? Kendisi himmete muhtaç bir dede / Nasıl ki gayrısına himmet ede.. Ya da  :

Hasan Dağı arpalıktır, eğer saban yürürse,
Her dereye bir değirmen, eğer suyu gelirse,
Her köylüden birer tavuk, eğer köylü verirse,
Güzel gidiş bu gidiş eğer sonu gelirse..

Net söyleyeceğiz hiç lafı bükmeden.. Türkiye deneme tahtası değildir.. Deneme yanılmalarla kaybedecek ne zamanı ne lüksü yoktur.. Türkiye, bataklığa gitmektedir.. Net...